Sex Hikayeleri
1 sene önce - admin Ekledi - 12369 Kez Okundu
Slm Ben Gülşen Telefonda sex hikayelerimi dinlemek isteyen beyler hemen arasın!
NUMARAM: 0035 351 57 32
Öncelikle anlatacağım bu hikayeme hiçbir surette inanamayacaksınız çünkü
tamamen gerçekdışı unsurlar içermekte, her ne kadar bunları bir fantezi
olarak yazdığımı düşünüp inanmasanız da ben sizlerin arasında
dolaşıyor, sikmeye kıyamayacağınız güzellikteki hatunları efsaneleşmiş
yarağımla parçalaya parçalaya sikiyorum.
Genel olarak kendimden bahsetmek gerekirse 1.89 boyunda, yaklaşık 8
sene aktif olarak güreş yapmış yurt içinde madalyalar kazanmış aslında
tanınmış bir isimim, güreşi bırakalı 2 sene oluyor ve şu anda 3 adet
halı saha işletiyor, geçimimi sağlıyorum.
Bundan seneler önce henüz çok ufak yaşlardayken bir sabah uyandığımda
her şeyin çok farklı olduğunu hissettim, sanki o günden öncesi hayatımda
yaşanmamış gibiydi ve o günden bu yana hayatımda sayısız gariplik
yaşadım ve yaşamaya devam ediyorum. Size bugün anlatacağım olay bu
garipliklerden sadece bir tanesi;
Eski sevgilim gerçekten çok tatlı bir hatundu, kocaman bir götü vardı ve
sandalyeye oturduğunda kalçaları dışarı taşıyor, yürürken ise adeta
yaylanıyordu, işte o haliyle beni her saniye kudurtuyordu, hep bir koşu
bandımızın olmasını o koşu bandına çıkıp buğday sarısı koca kalçalarını
sallaya sallaya yürürken arkasına geçip yarağımı götüne sokmayı ve onun
kıvırta kıvırta yürümesini istemişimdir ama o zamanlar koşu bandı almak
nasip olmamıştı, bir gün bu çıtır hatunumu annesiyle kaldığı evinde
ziyaret etmiştim ve gelişimi kutlamak için o gece kayın biraderin evinde
akşam yemeğine davetliydik, hatunum işten gelsin diye beklerken
kayınvalidem ile hoş beş muhabbet ediyor, şakalaşıyorduk, kayınvalidem
60 yaşlarında çok sempatik bir kadındı ve beni çok severdi, ne zaman
yanına gitsem kucaklar, müthiş bir sevgiyle beni misafir ederdi, işte bu
muhabbet esnasında kayın biraderin karısı telefon açtı, Yeliz bu
ailedeki tek sorunlu insandı, tam anlamıyla kendisi için şirretti demek
uygun olur, herkes onla tartışmamak, ailenin huzurunu bozmamak için
gönlünü hoş tutmaya çalışır ve ona olabildiğince nazik yaklaşırdı, o
telefonda bir gariplik olduğundu hemen sezmiştim, kayınvalidemin surat
atmıştı ve “vereyim kendisine söle istersen daha yeni geldi çocukcağız
eve” diyebildi, telefonu elime tutuşturdu, yüzüm buruşmuştu ve
kayınvalidem ile kısa bi tebessümleşme içine girdik, Yeliz hızlı hızlı
bir şeyler anlatıyordu, anlayabildiğim akşam yemeği için evde koşturup
durduğu ve acil alınması gereken bazı malzemelerin olduğuydu, “tabi ki
Yeliz abla, lafı mı olur, sen neler lazım söyle ben hemen getireyim”
diyebildim ancak, telefonu kapattıktan sonra kaynanam “uuuf oğlum
napacan gönlünü hoş tut şu kızın” dedi, bende olsun elimden geleni
yaparım diyerek hazırlanıp marketin yolunu tuttum, malzemeleri aldıktan
sonra kasiyer karının bana bakışları hiç hoşuma gitmemişti çünkü yeni
bir iş çıktığını anlamıştım fakat hiç sırası değildi, iyi günler
muhabbetlerine bile girmeden poşetlerimi doldurup hızlı adımlarla
uzaklaşmaya çalışırken arkamdan beyefendi diyen tatlı sesini duydum,
uzaklaşmakta biraz geç kaldığımı anlayan jeton sesi gelirken arkamı
dönmek zorunda kaldım ve soru işareti şeklindeki mimiklerimi alımlı orta
yaş kasiyerim üzerinde yoğunlaştırdım. “Fişinizi unuttunuz” derken
gözlerim oturduğu ufak dönen o sandalyeden taşan kalçalarına sabitleşti
bir anda, siyah pantolonu içinde ne var acaba sorusunu kafamdan atmaya
çalışarak yanına gittim ve nazik bir gülümseme ile reverans yaparak
fişimi pamuk yumuşaklığında ki ellerinden hiç de acele etmeyerek aldım,
marketten dışarı çıkarken fişe bi göz attım arkasında mavi tükenmez
kalem ile yazılmış bir şeyler olduğunu karaltısından fark edip hemen
çevirdim, tahmin ettiğim gibi telefon numarası vardı ve not olarak da
“sik beni” yazıyordu, “bu kadar da açık sözlü olunmaz ki canım” diyerek
keyfim yerinde bir gülümseme takındım, bir sonra ki hedefim belliydi bu
karıya haddini bildirecektim, hem de bağırta bağırta….
Ellerimde poşet kayın biraderin evinin kapısına dayandım, Yeliz kapıyı
açmakta hiç de gecikmedi, anlaşılan pek de yorulmuş evde koşturur bir
durumda değildi, Yeliz bana fiziksel olarak hep uzak durmuş,
görüşmelerimizde elimi bile sıkmayan bir tipti, o kadar antipatik, o
kadar sevimsiz, bir o kadarda çirkin bir karıydı, yaklaşık 1.50 boyunda,
saçları kısa ve bakımsız bir hatundu, benim gözümde bir ucubeden
farksızdı ve bu uzaklığın çok da beni rahatsız ettiğini asla düşünmedim,
bizim kayınçonun bu karıyı ne diye aldığını, üstüne bir de çocuk
yaptığını ömrüm boyunca anlamamıştım ama işte o gün işler değişti,
“mutfak kapısının arkasına bırak poşetleri” iiiiiiiiy gerçekten çok
tuhaf karı bu Yeliz ama neden kapı arkası, neden kapının önüne değil
diye düşünürken bir yandan da mutfağa yanına girip kapıyı araladım
poşetleri dediği şekilde koyabilmek için, arkamda olduğunu biliyordum
ama bu kadar yakın olduğunu tahmin edemeyecek şekilde dönerken yüz yüze
geldik Yeliz ile, gözlerimin içine korku filmlerindeki kadar soğuk, mat
bir şekilde bakarken bütün tüylerim diken diken oldu bir anda, kısa
boylu olmasına rağmen tıknaz ve kuvvetli bir kadındı, olanca hızıyla
vücudunu üzerime fırlatarak beni duvara sendeletti, bu kadarıyla da
kalmayıp beni duvara yapıştırmak ve vucudunu vucuduma yapıştırmak için
ağırlığını üzerime verdi, olan biten beni beynimden vurmuştu hayatımda
böyle saçma hareketler görmemiştim ve o anda tek yapmam gerekenin
çekilmek olduğunu bile düşünecek durumda değildim, kollarıyla belimden
sarılarak beni duvara yaslamış başını vücuduma sıkı sıkı deydiriyordu,
bu baş yaslama olayını daha öncede çok kez yaşamıştım, genelde hatunlar
bir derdi olduklarında ve sığınmak istedikleri, teselli edilmek
istedikleri zamanlarda hep bunu yapmışlardı, yine aynı durum mu söz
konusu diye düşünürken bellimde bulunan ellerini yavaşça yanlara
gıdıklanma yerlerime hafif hafif kaydırıyordu, yine tepki verememiş her
şeyi oluruna bırakmıştım, Yeliz’e karşı olan çekincemden adeta
faydalanıyordu orospu çünkü nazik elleri göğsüme kadar gelmiş,
t-shirt’ümün üstünden göğüs uçlarımı aramaya başlamıştı bile,
parmakları göğüs uçlarımda araştırmalarını sürdürürken işini istemesem
de kolaylaştırmışım, maalesef göğüs uçlarım sertleşmiş parmaklarına
keyifli anlar yaşatıyordu, işte o zaman anladım ki bana hiç çekici
gelmeyen bir kadın tarafından dahi olsa göğüs uçlarımla ilgilenilmesi az
da olsa zevk veriyordu. Bu kadar sürmesi bile benim için tahammül
edilemezdi, gerçek niyetini anlar anlamaz bileklerinden tuttum ve
üzerimden silkeledim bu ucube karıyı, lanet mutfaktan çıktığım gibi
kapıya doğru sinirli bir şekilde gidip ayakkabılarımı giymeye başladım,
mutfak kapısında durmuş bana bakıyordu Yeliz, aramızda yaklaşık 3 metre
mesafe ya vardı ya yoktu, hırladığını duyar gibi oldum, “o da ne iğrenç
ses” diye kafamı yerden kaldırıp baktığımda bana bu ucube daha da garip
görünmeye başlamıştı, başını sağa sola çevirip boynunu kütleten kırolar
gibi kafayı sağa sola çevirmeye başladı, gözlerini üzerimden zerre kadar
ayırmıyordu, üst dişlerinin alt dudaklarını hizasına kadar indiğini
görünce içimden “sıçtık” dedim, siyah yağlı saçları omuzlarına tel tel
dökülüyor, altın sarısı parlak ve kalın yepyeni saçları kafasından
boynuna doğru uzuyordu, karşımda kükreyip silkelenerek değişim gösteren
neydiği belirsiz bir ucube vardı artık, “kısa boylu mu” yo artık bu karı
benden bile daha uzundu, kocaman ön kolları ve pençesiyle daha da
korkutucu bir görüntüye sahip olmaya başlamıştı bile, tahmin bile
edemiyorum ama yaklaşık 15 saniyede bambaşka bir beden vardı karşımda ve
ne yazık ki artık insan değildi, içimden “tanrım ben o eski Yeliz
ucubesini geri istiyorum” dediğimi hatırlıyorum, vucudu daha da
kalınlaşmış, üzerindeki elbiseleri yırtarak büyüyen bedeninden uzun sarı
kıllar fırlamıştı, “dişi bir aslanımız var artık ve büyük bir
beladayız” çünkü gerçekten çok sinirli bu, ayakları üzerinde bir insan
gibi duruyor kocaman ağzındaki keskin dişlerini gösterecek şekilde
kükrüyor ve ellerinden fırlayan keskin pençelerini gösteriş edasıyla
havaya kaldırıyordu, Amerikalılar açıkçası bu duruma “fuck” der bizler
ise “hassiktir” deriz, doğal olarak bende duyulacak şekilde aynı tepkiyi
vermiş bulundum. Sizler tahmin edemeseniz de aslında neyle karşı
karşıya olduğumu çok iyi biliyordum, korkmam gerekir değil mi, işte
şimdi yanıldınız aslında korkmuyordum da, verdiğim tepki sadece
şaşkınlıktan ibaretti ve kısa sürede bu şaşkınlığı üzerimden atmam
gerektiğini biliyordum, tahminim tek bir hamle yapacağıydı ve öle de
olacak derken keskin ve hiddetli bir ses tonuyla “orda dur bakalım”
diyerek sağ elimi önüne bir set gerer gibi dimdik uzattım, şimdi şaşırma
sırasının onda olduğunu görebiliyordum, “bu vakitten sonra
yapabileceğin pek az şey kaldı” dedi inleyerek ama “yanılıyorsun, herkes
burada olduğumu biliyor bunu asla açıklayamazsın” dedim, gülen bir
aslan yüzü ne kadar sempatik olabilirse o kadar sempatik ve aşağılayıcı
bir gülümseme fırlattı, ses tonuma bir misli daha sinir, hiddet katarak
“eğer bir adım daha yaklaşırsan durum sandığının aksine senin için
korku ve dehşet ile sonuçlanır” diyerek haykırdım, kararlığım onda bir
şüphe uyandırabilmişti. Fark edemediğim bir şeyler mi var diye
araştırmacı bir gözle bana bakar oldu o anda, “vücudunu hiç ummadığın
bir şekilde işte bu ellerle parçalarım” diyerek ellerimi ona doğru
gösteriş olsun diye uzattım, “hiç beklemediğin bir sonuçla karşılarsın
sana yemin ediyorum” dedim ses tonumu artık ikna edici bir ses tonuna
dönüştürerek, “ben seni böle bilmezdim ama unutma ki tek değilsin”
diyerek son sözümü söylemiş oldum, acı veren bir tıslama yada hırlama
ile gözlerini nihayetinde benden çekti, mutfak kapısının yanında ki
yeşil duvara kocaman pençelerini koyup başını da kollarının arasına aldı
ve geldiği gibi eski ucube haline geri döndü, nihayetinde Yeliz yine
Yeliz’di fakat yere düşmüş, bitkin ve umutsuzdu, “artık bu halimle
yaşamaya tahammülüm kalmadı” diyerek gıcık ses tonuyla yerde hüngür
hüngür ağlıyordu, yanına gitmek zorunda hissettim kendimi, artık aciz
bir kadındı ve her şeyden önemlisi çok farklıydı, dizlerimin üzerine
çökerek başını kollarımın arasına alıp kaldırdım ve kucağıma koydum,
belkide yanlış yapmıştım çünkü çok berbat bi görüntüye sahne olacak
fotoğraf karesinde bir pozisyondaydık, ağzı yarağıma nerdeyse 2 santim
uzaktaydı ve göğüs uçlarımın sertleşmesinden kalan kötü tecrübem bana
yarağımın az sonra yanlışlıkla sertleşebileceği korkusunu hatırlattı,
ayağa kalkmaya gayret ettim ve onu da peşimden kaldırdım, neyse ki bir
kazaya kurban gitmeden ayaktaydık artık, ona “Yeliz bu senin kaderin, bu
şekilde yaşamayı öğrenmelisin” dedim, belli ki bu şekilde yaşamayı
denemiş fakat başaramamış, yolun son haddine gelmiş olduğuna inanıyordu
ki, “bu şekilde yaşamak ölmek demek” diyiverdi, onunla koltuklu odaya
geçip uzun uzun konuşmaya başladık, bana her şeyi anlattı,26 yaşındayken
kendisinden25 yaş büyük ablasına nasıl tecavüz edildiğini, o günden bu
güne ablasını bir daha göremediğini, kendisini bu olaydan dolayı ne
kadar aciz hissettiğini, belgeseller de izlediği aslanların gücüne
hayran olduğunu, her gece ışıkları söndürüp yatağa yattığında kendisini
bir aslan olarak hayal ettiğini ve bir gün banyoda ayağı kayıp düşünce
kolunu kırdığını ama o anda nasıl bir aslana dönüşüverdiğini ve daha
havluya bile sarılmadan kırık kolunun iyileştiğini detaylarıyla anlattı,
kendisine bunun vaat edilmiş bir yetenek olduğunu anlatmaya çalışsam da
ağzından baklayı kaçırdı ve hayatı boyunca orgazm olamadığını öğrendim,
mesele şu ki bu kadıncağız insan formunda orgazma ulaşamıyor ve aslan
formunda kendi kendini tatmin etmek zorunda kalıyordu, yaşadığımız o
olaydan sonra bana “artık kocamın beyzball sopası ile kendimi tamin
etmek istemiyorum” diye haykırdı, haklıydı kadıncağız, insan formunda
yediği yaraklar kendini gıdıklamaktan başka bir işe yaramıyordu, ona bu
durumu Selim abiye (kayınço işte) anlatmasını, kendisini aslan
formundayken de seveceğini ve çatır çatır sikeceğini söylesem de bir
işe yaramadı, haksız da değildi, geçinemiyorlar çocuk olmasa arada bir
an evvel boşanmayı bile düşünüyorlardı, böyle bir durumda gerçekleri
anlatmak boşanmalarından başka bir şeye sebep olmazdı belki de, bu riski
almaya deymeyeceğine kesin kararını vermişti bile Yeliz, “akşam yine
gelecem nasıl olsa fırsat buldukça bu konuyu daha sonra yine konuşuruz,
kayınvalide de evde meraklanmaya başlamıştır, ben gitsem iyi olur”
diyerek geldiğim gibi ayrıldım, kafamda yüzlerce soru bırakmıştı aslına
bakarsanız bu yaşadıklarım dönüş yolunda ilerlerken, en fecisiyse bir
gün bu aç kadının tüm ailesini katledeceği endişesiydi, tabi ki bu
katliama benim kalçalarına aşık olduğum biricik sevgilim de dahil
olabilirdi, “bir çözüm yolu bulmam lazım ama nasıl” diyerek nerdeyse
kafayı sıyırmak üzereyken eve geldim, üzerimde ki endişeleri belli
etmemek için kendime saçma bir temel fıkrası anlattım, eve geldiğimde
biricik sevgilim sandalyeye oturmuş bir şeyler atıştırıyordu, “o koca
götü bunları yiyerek mi büyütüyorsun aşkım” demek geldi içimden ama
kaynanaya ayıp olmasın diye gülümseme olarak kaldı bu düşünce bende,
bizimkiler de bu yaşanan olaylar sırasında evde kadın kadına geyik
yapmış iyiden iyiye muhabbeti koyulaştırmışlar, benim nerde kaldığımı
bile fark etmemişlerdi.
Vakit Selim ağabeylere gitmeye yaklaşırken ben de ki huzursuzluk iyice
artmıştı, bu yaşadığım olaylara dair kafamda tilkiler dönüp duruyor
hiçbir çözüm yolu bulamıyordum, üçümüz birlikte Selim ağabeylere
gittiğimizde evde her zamankinden farklı sıcak bir hava vardı, Selim abi
“rakı içermiyiz” diye sordu, “sen içersen ben de içerim valla iki
duble” dedim, herkes eğleniyor, muhabbete doyum olmuyordu, konuşmalara
zoraki katılmayı denesem de aklımda başka şeyler vardı, Yeliz ablanın
tavırları bana karşı artık çok değişmişti adeta U dönmüştü, sıcak ve
cana yakın hareketler sergiliyor fırsat buldukça gözlerimin içine
bakarak yaşadığımız o olayları hatırlatıyordu, ona karşı artık bir ucube
gözüyle bakmıyor resmen karıya acıyordum, çocukluğundan bu yana
yaşadığı bu olayları kendi içinde bir sır gibi saklamış, her gün acı
çekmişti kadıncağız. Gece ilerledikçe üzerime bir yorgunluk düştü,
sohbet sesleri kulağıma gelirken uyku moduna geçmiştim bile, ben biraz
uzanim şu köşede diyerek yan odaya geçtim, Yeliz abla da arkamdan
yardımcı olmak için geldiğini söylemek için “dur ben sana bir battaniye
verim üşürsün uyuya kalırsan” diyerek peşim sıra koşturdu, çekyata
uzandığımda gözlerimin içine bakarak şevkat ile battaniyeyi üzerime
örttü, gözlerimi bir an için kapattım ona bakmamak niyetiyle, o sıra da
alnıma bir öpücük kondurdu ama buna en ufak bir tepki bile vermedim,
odadan ayrıldığında tekrar gözlerimi açtım ve düşüncelere daldım,
kayınço ile benim hatun salonda koyu bir sohbet içinde bir şeylere
konuşuyorlardı, akılsızların dünyadan haberi yoktu olamazdı da zaten,
kayınvalide mutfakta bulaşık yıkıyor ortalığı topluyordu, Yeliz abla ise
bir müddet sonra banyoya girip bi duş alacağından bahsetti evdekilere,
en azından bana öyle geldi fakat yan tarafımdaki banyodan gelen su
seslerini duyunca doğru anladığıma kanaat getirdim, içimden bir ses bu
kadıncağızın banyoda dönüşüm geçirip kendi kendini tatmin ettiğini bana
söylüyordu, bi kaç dakika sonra uyuya kalmış olmalıyım ki o sırada 5
dakikalık bir şeyler eksik hafızamda, ama bu uyku gerçekten çok kısa
sürmüştü çünkü büyük bir gürültü ile uyandım, çekyattan kalkmak için
kolumu topladığımda kocaman gardropun üzerime doğru düştüğünü ancak
görebilecek vaktim olmuştu, ufff lanet dolap başıma çok feci çarpmış
olacak ki bayıldım, sonradan anladığım şuydu ki şiddetli bi deprem bizi
feci şekilde sallamış evdekileri büyük bir paniğe sürüklemişti,
tekrardan gözlerimi açtığımda o koca yaratık yanı başımda dikilmiş
tepemdeki dev gibi gardropu kaldırmaya çalışıyordu bana zarar
gelmesinden korkarak ve nazikçe, ona telaşla “ne oldu” diye sorduğumda o
anda tahmin ettiğim aklımdaki ilk cevabı bana verdi. “Çok şiddetli bir
deprem oldu, ben banyodaydım, dışarı çıktığımda herkes evden gitmişti”
dedi, dediklerinde sonuna kadar haklıydı çünkü dış kapının açık olduğunu
ve merdivenlerden bağıran çağıran paniğe kapılmış insanların,
kadınların, çoluk çocuğun haykırışlarını duyabiliyordum, dolabın
ağırlığını güçlü kaslarıyla üzerimden alırken yeni bir deprem dalgası
gelmiş bu iri cüsseli aslanın dengesini bozmuştu, dolap tekrardan
üzerime düşecekti belli ki ama buna bir kez daha izin vermeyecektim,
çekyatın üzerinde kıvrak bir şekilde yüzükoyun pozisyona geçip sırtımı
dolaba doğrulttum ve işte o anda Yeliz ablayı şok eden gücümü ona
haykırırcasına gösterdim, sırtımdan kocaman iki adet kızıl rengi şahin
kanatlarımı dolaba doğru açtım, dolap büyük bir hızla duvara doğru
çarparken önkollarımdaki pençeler ellerimin üstünden derimi delip dışarı
doğru çıkıyordu, kadıncağız bir kaç adım gerilemiş gördüklerinin etkisi
altında dumur olmuştu, değişimimi tamamladıktan sonra beni izlemeye
doyamıyordu, büyüyen göğüs kaslarım ile t-shirt’üm tam ortadan yukardan
aşağıya ikiye yırtılmış arasından bundan birkaç saat önce parmakladığı
göğüs uçlarım görülebiliyordu, bu kadın tam bir göğüs hastasıydı
anlaşılan, “çıkmamız lazım buradan” dedim ve der demez Yeliz güçlü
ellerimden beni kavradığı gibi kapı eşiğine doğru beni çekti, evin
ışıkları yanıp sönüyorken ikinci depremin etkisiyle yarım yamalak
kapanan kapıya henüz varabilmiştik, peşi sıra koştururken kapıyı tam
olarak açmak için yavaşladığını fark edemedim ve arkasından vücüdumla
ona çarptım, düşmemesi için kollarımla belinden yakaladım ve kendime
doğru çektim, o anda iki metre boyunda ki vahşi bir dişi kollarımın
arasındaydı ve ben ona ister istemez arkadan dayamıştım, öylece kaldık,
hiç hareket etmedi, ikimizde bulunduğumuz pozisyonun ne anlama geldiğini
sanki idrak edememiş gibi öylece kalakaldık. Bir kaç saniye sonra sol
elimi tutarak az önce banyoda cilaladığı amına doğru indirdi, aman
tanrım resmen yanıyordu ve vıcık vıcık olmuştu, o anda saniyeler
içerisinde bir karar vermek zorundaydım, bir insanın gözlerinin önünden
hayat şeridinin akışı gibi bu kadıncağızın yaşadığı dramatik öykü
canlanıverdi, her olasılığı tartıp biçiyordum, en son karar veremediğim
nokta ise bu kadının Selim ağabeyin karısı olduğuydu, kimin umurunda ki
karı şu anda Yeliz değildi, o vahşi dişi bir aslandı artık ve onu sikmem
için tüm bedeni ile bana yalvarıyordu, en azından bu mutluluğu bunca
sene sonra ona yaşatmak zorunda hissediyordum kendimi ve bunca senedir
çatır çatır siktiğim hatunların hepsinden daha çok hak ediyordu bu
zavallı dişi.
Kollarımla bu koca aslanı kaptığım gibi kündeye getirdim ve ardından
kıvrak bir şekilde tekrardan çevirerek yüzü koyun pozisyona aldım, adeta
bir hayvan gibi kokuyordu, azmış kalçalarını havaya doğru dikmiş, ön
ayaklarını yere uzatmış başını da yere ön ayaklarının üstüne atmış beni
çağırıyor kalçalarını sallıyordu, ayağa kalktım ve koca kalçalarının
arasından nefis kokular gelen amcığının içine doğru bazukayı hizaladım,
bazuka bileğim kalınlığında olmasına rağmen istediğim kadar uzun değildi
açıkcası, yaklaşık 30 santim boyunda fakat enine oldukça kalındı, şahin
olduğum kadar birazcık da at olsam fena olmazmış deyip dururum hep
kendime, fakat o anda bunları düşünecek zamanım yoktu, bazukanın yumruk
gibi adeta topuz şeklindeki başını bu güzel amcağıza dayadım, yavaş
yavaş içeri doğru bastırırken yıllardır duyduğu gerçek yarak özlemiyle
canını oldukça yakmasına rağmen kocaman götünü sikime doğru
bastırıyordu, o yarağın o amcığa yavaş yavaş girişini, girdikçe kalın
dış dudaklarının yavaş yavaş ayrılışını, ayrıldıkça amının içinde ki
kıpkırmızı o görüntüyü asla unutamam, keşke videoya çekebilseydim ağır
çekimde defalarca izler defalarca zevkten kafayı yerdim, tüm sertliğime
rağmen sadece topuz gibi başını içeri soktum, müthiş bir zevkle belini
büktü ama yumruğu beline indirir indirmez belini yine kırdı dişi
aslanım, götüne bir şaplak atıp bazukayı yavaş yavaş dışarı çektim,
yarağımın kafası amcığından ağır ağır çıkarken kıpkırmızı iç dudakları
da beraberinde dışarı çekiyordu, çekerken yerlere damlayan amcığının
suyu beni daha da tahrik etmiş vücudumdaki tüm kanı yarağıma
pompalamıştı, yarağımın başının amından dışarı pörtleyerek çıkmasıyla
sanki yıllarca biriktirdiği am suları foşurt diye amından halıya
dökülmüştü, nerdeyse bir avuç kıvamlı süt beyazı am suyuna baktıkça
delirdim, arkasından vücudunun yanına geçerek eğildim ve göt deliğinden
aşağıya amına doğru dilimle sıvazlar şekilde indim, kocaman olmuş amının
tamamını ağzımla tutup içerde kalan bütün am sularını ağzıma doldurdum,
“lezzet mi” ben daha önce bu kadar güzel bir am suyu içtiğimi
hatırlamıyorum, bambaşka bir tadı vardı Yelizin am sularının, ağzımın
içinde kalanlarını dilimle dolayıp bir kez daha yutkundum ve tekrar
arkasına geçtim, amının dış dudakları koca yarağı yiyince dışarı doğru
açılmış karşımda duruyordu, kanla dolmuş şişmişti koca amı ve içerdeki
iç dudakların büzülmüş kıvrılmış olduğunu görünce sonsuza dek onları
yalamak istedim, klitorisi kocaman olmuştu, yaklaşık 4 cm lik klitorisi
gül gibi açılan amının ortasında seyir halindeydi, tekrardan bazukayı
amına hizaladığımda aşağıdan yukarıya biraz da olsa bastırarak
klitorisini amının içine doğru sündürdüm, iyice gerilen klitorisi öyle
bir zevk veriyordu ki, dişi aslanımın inleyişleri daha da vahşileşmişti,
yarağımı tekrardan kopkoyu am suyuyla kıvamlanmış amcığına bastırırken
bu sefer klitorisi de içeriye amının derinliklerine doğru girmişti, bu
amının içine henüz ikinci yarağımı sokuşum olmasına rağmen dişi aslanım
önkolları üzerinde başını havaya kaldırmış zevkten çıldırıyor orgazmın
en tepesine doğru bir an evvel geliyordu, koca yarağımın başı klitorisi
ile vıcık vıcık olmuş amından içeri girdikten sonra beklemeden topu topu
30 santimlik yarağımı zorla köküne kadar dipledim, Yeliz altımda resmen
kudurmuş son hamlemle sapsarı saçlarını sağa sola dalgalandırarak
sallıyor, ön ayaklarını havaya kaldırıp arka ayakları üzerinde
şahlanıyor incecik belini tam istediğim gibi aşağıya bakacak şekilde
kırıyordu, güzelim götü avuçlarımın arasında olduğu için bir yere
kımıldayamıyordu lakin yıllardır beklediği orgazmın şiddetiyle o avcumun
içindeki kocaman kalçaları işçilerin asvalt delmekte kullandıkları
yerde zıplayıp duran ismini bir türlü öğrenemediğim şu makineler gibi
zıplıyordu, ben böle titreyen kalçalar görmemiştim, kocaman ağzını açıp
yanında ki çekyatı ısırıyor zevkten inim inim inliyordu, klitorisi ile
birlikte küküne kadar içeri soktuğum yarağımın vermiş olduğu zevkle
titreyen kalçalarını daha da yarağıma bastırıyor güçlü am kaslarını
sıkıyor gevşetiyor adeta yarağımı içerde sıvazlıyordu, titreyen
kalçalarıyla orgazma ulaştığını anladığım Yeliz’in ufacık daha önce
yarak girmemiş göt deliğine parmağımı soktuğunda orgazmını daha da
zevkli bir hale getirmiş olacam ki kafasını aşağı yukarı sallıyor “evet
evet, devam et” diye inliyordu, tamamen başını kaldırıp arka ayakları
üzerinde önümde ayağa kalktı, sol kolumla aşağıdan kalçasını sıkı bir
şekilde kavrayıp parmaklarımla da sırılsıklam olmuş amında klitorisini
aramaya başadım, hala içerdeydi ama parmaklarımla sıcacık ve yumuşacık
klitorisini tutup dışarı çektim ve kaygan am sıvısıyla onu sıvazlamaya
başladım, diğer elimle de yukardan göğüslerini tutmuş sımsıkı kendime
doğru çekiyordum, güzelim kalçalarının arasından göt deliğine sürtüne
sürtüne amından içeri giren yarağım sert ve keskin hamlelerle amcığının
dibine kadar saplanıp saplanıp çıkıyordu, parmaklarımın arasındaki
klitorisi daha da uzayıp şişerek inlemelerine hayvan gibi bağırmalarına
neden oluyordu, yarağım sayesinde hayatı boyunca ilk kez yaşadığı ve
öğrendiği bu yarak zevkini orada bırakmak ve ona ikinci bir şeyi
öğretmek istedim, önünde çömelerek bacaklarını ayırdım ve o muhteşem
klitorisi dilimle yalamaya başladım, pençelerini sırtıma hafif hafif
geçiriyor ne kadar mutlu olduğunu anlatıyordu, kocaman olan klitorisini
ağzımın içine alıp onu emmeye başladığımda bu vahşi kadın iyice kudurdu
tekrardan titremeye başladı, yerler amından akan zevk suları ile
ıslanmışken bu sefer de öncekinden daha da çok kasılan am kasları ile
içerde ne kadar sıvısı varsa yüzüme püskürtü, ağzımı amına dayayıp akan
sıvıları kana kana içtim, dilimle amının etrafına bulaşan sıvıları
toplarken dil darbelerim ile titriyordu, bana “sonsuza kadar senin kölen
olurum” diyerek kocaman ağzını açtı ve bir hamlede yarağımı ağzına
aldı, Yeliz’in vahşi dişlerinden açıkçası çekiniyordum söz konusu
muazzam yarağım olunca ama nedense ona karşı sonsuz bir güven oluştu
artık ben de, ağzındaki yarağımla oynuyor dilini sivri dişleri arasından
dışarı çıkartıp yarağımın en kalın yeri köküne doluyor ve sıvazlıyordu,
“işte oral böyle çekilir” dedim kendi içimden ve onunda duyacağı
şekilde “getir beni hemen” diyerek kafasından iki elimle tutup yarağımı
boğazına dayadım, Yeliz yarağımı yalamıyor artık adeta somuruyordu,
kanatlarımı havaya doğru kaldırıp hafif hafif salmaya başladım, müthiş
bir zevkti ve vücudumda o an hissedebildiğim tek noktam Yeliz’in
boğazında sımsıkı somurulan yarağımdan başka bir şey değildi, yerden
yaklaşık bir karış havalanmış ellerimle Yeliz’in kafasını tutarak
yarağımı ağzındaki vahşi dişlerin arasından boğazına doğru bastırırken
son noktaya geldim ve kanatlarımı iç güdüsel olarak Yeliz’imin üzerine
örttüm, tek kelimeyle “budur işte” dedirtecek bir orgazmdı.
Bu olaylar esnasında bile olan depremi unutmuş çar çapucak sikişmiştik
lakin bir sorunumuz vardı, zevkin odağından çıkınca aşağıdaki bağrışları
artık duyabiliyordum, depremden fena zarar görmüştü bulunduğumuz
apartman, Yeliz’e bir an evvel tekrardan insan olması gerektiğini
söyleyip ardından ben de geriye dönüşümümü tamamladıktan sonra evin dış
kapısından dışarı çıktık, mahsur kalmış birkaç zavallı insanla
karşılaştık, ağlıyor çöken merdivenden kurtulup nasıl aşağıya
inebileceklerini düşünüyorlardı, geri dönüp tekrardan eve girdik, amacım
onu da kucağıma alıp balkondan aşağıya atlamaktı, hızlı bi şekilde
sırtımdaki kızıl kanatları çıkarttım ve kolundan tutarak sürükler
şekilde peşimden çektim, gerçekten apartman kolonları çok hasar görmüş
ve apartman gıcırdıyordu ve olan oldu bu esnada, apartman sola doğru
yatmaya başlamıştı, ellerimle sımsıkı tuttuğum elleri bir an nasıl
benden koptu ve arkamda kaldı bilmiyorum ama dönüp baktığımda tavandan
kopup düşen betonlardan birinin tam üstüne düştüğünü gördüm, her şey bir
anda gelişivermişti tıpkı sevişmemiz gibi, tek elini bana uzatmış
söyleyebildiği tek şey “sen git” demek oldu, bir an baka kaldım ve
ardından pencereden aşağıya fırlayıp kanatlarımı kocaman açarak
tekrardan yükselmeye başladım, apartman büyük bir toz bulutu ile
çökmüştü, her yer zifiri karanlıktı fakat birkaç araba ışığının önünde
duran kayınvalidem, aşkım ve mutluluktan kucağında oğluyla sevinen Selim
ağbiyi görünce aslında neler düşünmem gerektiğini hiç bilmiyordum,
yinede sevgilimin depremde beni uyuyarak bırakıp kaçması, onun yerine
Yeliz’in bana yardıma koşması kalbimde birkaç acı ve sızlama şeklinde
kendini hissettiriyordu…
Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra eski aşkıma kuru bir çiçek
gönderdim, nota da “sen çekip giderken ben Yeliz ile birlikte öldüm”
yazdım